Geçende Instagram’da birinin “kötüyüm, kötü hissediyorum, hep pozitif olacak değiliz ya” tadında bir şeyler yazdığı postun altında kendisini pozitif düşünmeye adeta zorlayan çeşitli yorumlarla karşılaşınca aklıma takıldı: bu “pozitif enerji” olayını biraz abartıyor olabilir miyiz?
“Good vibes only” senenin her yerde yazan mottosu. Birebir çevirisiyle “sadece iyi titreşimler”, düzgün bir şekilde anlatacak olursak “sadece pozitif tutumlara yer var” anlamına geliyor. Peki, ruh sağlığımız pozitif olmaya olanak vermiyorsa ne olacak? Sosyal medyadan kovulduk mu, yoksa biz suratımıza kocaman bir gülümseme yapıştırana kadar arkadaşlarımız bizimle görüşmesin mi?
Sürekli “vah tüh yazık bana” diye gezinmekten bahsetmiyorum elbette, ama bazen kötü şeyler olur, ve kendimizi kötü hissederiz. 4 yıllık psikoloji eğitimimin bu konuda öğrettiklerini kısaca özetlemem gerekirse “kendimize hissetmemiz gereken şeyleri hissetmek için izin vermezsek, bizim için iyi sonuçlanmaz”. Yani bazen, zor da olsa, canımız acısa da, o anda olup biteni bir bir elekten geçirmek gerekir. Bu dönemlerde dışavurum yapmak, yani türlü şekillerde bu duygularımızı paylaşmak da sağlıklı bir gösterge olabilir.
O yüzden neşeli olmasına alışıtığımız arkadaşımızın moralinin çökük olduğunu gördüğümüzde onu silah zoruyla neşelendirmek (ya da neşeliymiş gibi yapmak zorunda bırakmak) yerine, anlayışlı ve destekleyici bir tutumla yaklaşmak daha yapıcı olabilir.
Ne yapabiliriz?
– Karşımızdaki kişinin kendini anlatmasına izin verip, sadece dinleyebiliriz.
– Tavsiye vermeden önce “tavsiyemi ister misin?” diye sorabiliriz.
– Karşımızdakinin hissettiklerini hissetmeye hakkı olduğunu hatırlatabiliriz. (Birçok negatif duygu yanında suçluluk duygusu getirir! Buna eklemeye gerek yok)
– Minik jest ve sözcüklerle karşımızdakine yanında olduğumuzu hissettirebiliriz.
Her zaman “iyi” olmak zorunda değiliz!